16 Şubat 2017

Apartman Sohbetleri #1

Bu blog böyle meydan okuma görmedi! Duyduk duymadık demeyin...!

52 haftalık fotoğraflı meydan okuma şöylece devam ededursun ben sevgili arkadaşım İlham kediciğin son yazısındaki apartman sohbetlerine kendimi kaptırmadan duramadım. Merak edenleri şöyle alalım. Yazıya göz attıysanız kaldığımız yerden devam edebiliriz. Arzu'nun da belirttiği gibi apartman sohbetleri etiketiyle İlker Gümüşoluk çok güzel sohbetler paylaşıyor kanalında. Sorular da bir o kadar samimi, içten. İnsanı durup düşündürüyor yüzünü güldürüyor belki biraz hüzünlendiriyor. Ama işte insana dair yani bize dair ne varsa var o sorularda. Ben okudukça mutlu oldum ve hemen düşüncelere daldım bile. Soruların sahibi İlker Gümüşoluk'a ve bizi bu sorularla buluşturan ilham kediciğime bir kez daha teşekkürler.

Şimdi ilk sorumuzla başlamadan önce şunu garanti ediyorum ki bu blogta şimdiye kadar duymadığınız hakkımda bilmediğiniz bir çok şeyi de öğrenmiş bulunacaksınız. Samimiyetle cevap vermeye çalışacağım hepsine. Ve sizin yazılarınızı okumak için de bir o kadar sabırsızlanıyorum. :)
Bu sohbetler efenim böyle çay kahve eşliğinde sanki karşılıklı konuşuyormuşuz havasında geçsin istiyorum.O nedenledir ki sizde yorumlarınızla ya da anılarınızla her daim şenlendirebilirsiniz burayı. Haydin gari başlıyoruz! :)

Soruların tamamı!

1.     Nasıl bir apartmanda büyüdün?
2.     Çocukluk eğlencen neydi?
3.     Yedi yaş pantolonunu bulsak cebinden ne çıkardı?
4.     Çocukluk kahramanın kimdir?
5.     Gereksiz bir yeteneğin var mı?
6.     Hastası olduğun bakkal ürünü hangisi?
7.     En saçma zevkin?
8.     En büyük çılgınlığın?
9.     Çocukken en çok korktuğun şey?
10.     En sevdiğin ve sevmediğin özelliğin?
11.     Karşı cins karşısında en çok utandığın an?
12.      En maskulen/feminen yanın nedir?
13.     Asla cesaret edemeyeceğin bir şey?
14.     En sevdiğin fiziksel acı?
15.     Almış olduğun en saçma teklif?
16.     Kendini çok değerli hissettiğin bir an var mı?
17.     Annenden ve babandan ne öğrendin?
18.     Hangisi daha olası; cadı, vampir, kurt adam? Ve tabii ki neden?
19.     Manzarasız müthiş bir daire mi, manzaralı tek odalı bir daire mi?
20.     Hayat sana ne öğretti?
Nasıl bir apartmanda büyüdün?

Apartmanda büyümedim bir kere onu söyleyeyim de. :) İzmir'in Yeşilova mahallesinde tam bir "mahalle" dediğimiz yerde büyüdüm. Evimiz tipik İzmir evleri gibi balkonluydu. En büyük zevklerimizden biri de balkonda çiğdem çitlemekti yazları. Sokaktaki birçok eve nazaran yıllarca aynı görünen evlerden biriydi bizimki. Yani hiç öyle yükselip de apartmana evrilmedi. Kentsel dönüşüm hala uğramamış duyduğum kadarıyla bizim oralara. Ufak bir bahçemiz vardı. Hatta ufak olmasına rağmen annem hep ilgilenirdi orayla. Bir tane erik ve bir tane de iğde ağacımız vardı bahçesinde. Yaz geldi mi mahallenin ufaklıkları doluşurdu bahçeye gizli gizli erik toplamaya çalışırdı. Bizim evden yeşil erik eksik olmazdı anlayacağınız. İğde ağacımız da bir süre sonra kurudu ama ben şimdi bile ne zaman iğde yesem (evet arada alıp yiyorum şaşırmayın haha) aklıma bizim bahçedeki ağacımız geliyor. Bir keresinde babam eve iş yerinden ufak bir köpek getirmişti bakalım diye. O kadar sevinmiştik ki kardeşimle sürekli ilgileniyorduk bahçede kalıyordu. Rengi siyah beyaz olmasına rağmen adını kar topu koymuştuk. BKZ. ŞAKACI KİŞİLİK :)
Sonra bir gün bahçemizden çalındı o köpek. Nasıl üzülmüştük her yerde aramıştık. Büyüyene kadar da bir daha evcil hayvanımız olmadı.
Mahallemizde çok fazla yaşıtımız vardı ve en sevdiğimiz şeylerden biri de sokakta oynamaktı.
He bir de bizim bir bakkal teyzemiz ve veresiye defteri denilen O HARİKULADE şey vardı.
Biz çocuklar o defterle ne günahlar işledik kim bilir. Nasıl olsa aynı sonu ödenecekti değil mi? :)

Şimdi İstanbul'da yaşadığım şu günlerde hava durumunun bile insanın kişiliğinde, ruh halinde ne kadar etkili olduğunu daha iyi anlıyorum. İzmir insanı biraz umursamaz biraz rahatına düşkündür eğlencelidir yahu. Yaz dedi mi hani şöyle havalar çok geç kararmaya başlar ya o dönemde atar kendini sokağa eve hiç girmez. Eve girerse de balkondan alamaz kendini. Bizim mesela klasik akşam ritüelimiz şöyleydi: Tüm komşular akşam yemeğini yer sonra bizim yan komşumuz gelip annemi çağırırdı. Evet asıl soru "Çayı kim demleyecek? Ay bu akşam da soğuk bir kola mı alsak? Sen sizin balkondan şu kilimi versene kız.."
Annelerimiz kaldırımda oturup sohbet ederken biz de geç saatlere kadar sokaklarda oynardık. Korktuğumu hiç hatırlamıyorum mesela. O zamanları düşününce sokaklar daha güvenli gibi geliyor.

ben ve aksi kardeşim :)

Ben çocukken çok şımarıktım arkadaşlar itiraf ediyorum. Kardeşimle sürekli kavga ederdik. Kızlar arasında klasik "hakkımı vermedin..!" kavgaları olurdu. Hakkını vermek ne demek diye sorarsanız şöyle oluyor. Mesela siz 3 kız ip atlıyorsunuz hani şu ipi ayağınızdan belinize kadar çıkardığınız birinin ipte yanana kadar oynadığı oyunu diyorum. O kişi yanana kadar siz eşek gibi ipin içinde dikilirsiniz öyle. Siz o kadar dikildikten sonra tam yanar ve oynama sırası size gelir kızımızın canı sıkılır ya da annesi hava karardı hadi gel gerekçesiyle eve çağırır işte orada ipler gerçekten kopardı haha. O gün kavga edip ertesi gün yine hiçbir şey olmamış gibi aynı ipte atladığımız şeyde saklıydı belki mutluluk. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim çocukken de şimdi de asla haksızlığa gelemezdim ben. Mesela bir keresinde arkadaşlarımızla taso oynarken oyunu kaybetmesine rağmen sevgili arkadaşım Mehmet bütün tasoları alıp kaçmaya çalışmıştı. O kadar çok koşturmuştum ki yakalamak için.. Hikayenin sonunu hatırlayamıyorum ama şu an. :))

Çocukluğum; büyüdüğüm o tek katlı bahçeli mütevazı ev, o evin içinde yaşananlar dökülen gözyaşları, atılan kahkahalar, büyümelerim hep daha çok ve tabi ki çocukluk anıları.. Nilay, Ebru, Erdal, Ahmet, Gözde, bakkal teyze, bisikletimiz, bir tur verir misin bekleyişleri, bitmeyen abur cuburlar, kardeşimle paylaştığımız minik odamız, ranzamız, okul arkadaşlarım, en 1. çocukluk arkadaşım Gökçen, ilk öğretmenim ve daha bir sürü anılar..
Çocukluğumuzun geçtiği yerleri düşününce bazen çok özlüyorum bazense çok hüzünleniyorum. Çünkü artık orada yaşamıyoruz hatta her şey o kadar değişti ki. Herkes bir yana dağıldı. O mahallede, o evde artık başka çocuklar yaşıyor. Hayatımın 25 yılının geçtiği ev artık çok uzaktan baktığım bir resim gibi.
Yine de anlatmaktan asla ve asla usanmayacağım iyi ki dediğim güzel zamanlarla hatırlayacağım orayı.

Sevgiler
Mutlu Keçi

2 yorum:

  1. Yaa ne güzel yazmışsın canım Sevgim benim!
    Bu sohbete bir bardak dolusu, mis gibi kokan ıhlamurumla geldim. Onun da evi anımsatan bir yanı olacak ki, sen anlatırken bir yerde burnumun direği sızladı. Çocukluğa özlem mi, kaybedilen günlere özlem mi bilemiyorum.
    Neyse, şimdi elimizdeki günleri yakalayıp tadını çıkaralım. Sonra bi gün gençliğimizin gectiği apartmanı, yaşlılığımızın geçmekte olduğu sokağı da anlatır hatta belki yine buralarda yazacak oluruz kim bilir :)

    YanıtlaSil
  2. Canım Mutlu Keçicim benim, ne güzel bir mahalle ve evmiş öyle, senin ve kardeşinin adına çok sevindim. Bu meydan okuma sahiden keyifli oldu :) Öperim canım benim

    YanıtlaSil

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...