23 Ağustos 2015

Neler yapıyorum? #1

Uzun aradan sonra herkese koca bir merhaba!

Mutlu günlerden uzakta yer yer mutlu olsam da sıkıntılı günlerin içindeyim. Aldığım kötü bir haberle günlerce kendime gelemedim. Çok üzgündüm. Sonra hayat devam etmeye başladı. Her zaman olduğu gibi. Günler günleri kovaladı. Arada mutlu olduğumu hissettikçe kendimi suçlu hissettiğim bile oldu. Sonrası ise kabullenme süreci.

Bu aralar ise ev bulmaya çalışmak fena halde canımı sıkıyor. Çalıştığım şirket Anadolu Yakası'nda olduğu için yine bu dolaylarda ev bakıyorum daha doğrusu ev arkadaşı arayan birilerini arıyorum, ama yok. Kendi başıma eve çıkmak da maddi açıdan çok zorlayacak beni. Bilmiyorum nasıl halledeceğim bu durumu. Sürekli kafam bu konuda olduğu için ne işime odaklanabiliyorum ne de keyifle film izleyebiliyor ya da başka bir şey yapabiliyorum. Umursamamak elde değil. Çünkü eninde sonunda şu an kaldığım yerden çıkacağım gün gelecek ve o da çok uzun zaman sonra sayılmaz.
Neyse öyle işte dertliyim baya bu aralar. Ev konusu dışında günlerim işe gidip gelerek, arkadaşlarımla görüşerek, serviste kitap okuyarak, dizi-film izleyerek geçip gidiyor.


Son zamanlarda Woody Allen filmlerine sarmış durumdayım. Blue Jasmine çok güzeldi mesela. İzlemeyenlere de tavsiye ederim. Kate Blanchett harikalar yaratmış. Galiba bütün Woody Allen filmlerini izleyeceğim. Zaten bu aralar değişik haller içindeyim. Çok fazla dizi izlemekten olsa gerek artık filmlere odaklanamıyorum ya da sıkıcı buluyorum. Blue Jasmine ise tek nefeste bitti gibi izlerken. Çok keyifliydi. İnsan ilişkilerine odaklanan filmleri seviyorum galiba.
Siz en çok hangi Woody Allen filmini seviyorsunuz ve neden? Bu sorum özellikle Elif'e gitsin! :)

Dizilere gelecek olursak erkek arkadaşımla birlikte başladığımız ve devam etmeye çalıştığımız diziler sırasıyla şu şekilde:


5 Ağustos 2015

100 Happy Goat Days #Day27

Gün 27: İş zamanı molaları ve eve dönüş yolunda beslediğim mahallemizin kedileri bugünün mutluluk sebepleriydi.

İyi geceleer!


3 Ağustos 2015

İzlenesi bir İngiliz Gençlik Dizisi: My Mad Fat Diary


Uzun zamandır herkese tavsiye etmek istediğim bir dizi My Mad Fat Diary. Harika bir İngiliz dizisi. Nasıl oldu da başlamaya karar verdim bilmiyorum. Hep gözüme çarpardı ama bir türlü izlemek istediklerim arasında yer bulamazdı kendine. Şu an detayları hatırlayamasam da zevklerine güvendiğim birinin yazısında denk geldim sanki. Ya da başka bir sitede. Neyse işte bir şekilde ben bu güzelim diziye başladım ve ba-yıl-dım! Ben bir dizide karakterlere ısınamadıysam o dizi ne kadar harika, müthiş, kült filan olursa olsun ilerleyemiyorum. Bu dizi ise daha ilk dakikalarından içine aldı beni. Dürüst olmak gerekirse başroldeki karakter Rae ilk bölüm itibariyle çok da sempatik gelmedi bana. İlerleyen bölümlerde ise o sorun da ortadan kalktı. Yan karakterler ayrı bir dünya zaten hepsi birbirinden renkli.


Dizinin hikayesi ise lise çağındaki bir genç kız olan Rae'in insan ilişkileri, ailesi, arkadaşları, dış görüntüsü, kiloları.. ile alakalı olarak günden güne toplumdan kopuşu ve çözümü intiharda bulması üzerine kurulu. Biz ilk bölümden itibaren Rae'in intihar girişimi sonrası tekrar evine, yaşadığı kasabaya ve sorunlarına dönüşünü ve bunlarla başa çıkma çabalarını izliyoruz. Tüm bu kasvetli olayları yer yer hüzünlü de olsa genel olarak eğlenceli bir atmosferde sunuyor yönetmen. O yüzden izlemesi keyifli güzel bir gençlik dizisine dönüşüyor. Psikoloğun önerisi üzerine günlük tutmaya başlayan Rae gerçek hayatta yaşadığı sorunlarla bu şekilde başa çıkmaya başlıyor - kendi hayal dünyasında yaşayarak- Her bölümde mutlak surette Psikolog(Kester) - Rae buluşmasına yer veriliyor ve genellikle bu sahneler altı çizilesi repliklerden oluşuyor. Durup durup kendimi sorguladığım çok an olmuştur. Arkadaşlık ilişkileri bakımından da çok tatlı sahneler bulunmakta. O yaşta olup öyle coşku dolu arkadaşlara sahip olmak istiyor insan izlerken. (Sanki yaşım kaç, evet!) Çok tatlı demişken çok gerçekçi sahneler de var tabi. Yeni girilen bir ortamda yaşanılan zorluklar, "kızların dünyası" ya da aşk ilişkileri adına güzel sekanslar barındırıyor.

My Mad Fat Diary benzerlerinden çekim tekniği ve kurgusuyla da ayrılıyor. Şahane bir jeneriği ve tarzı var. Aşağıda örneklerini göreceksiniz. :)




Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...