25 Ağustos 2014

Camping!

kaynak
Gerçekten silkinip kendime gelmem gerekiyor artık. Bu haftaki tatil bunun için bir fırsat. Çok seviniyorum şimdiden. Çünkü hayatımda ilk kez kamp deneyimi yaşayacağım. Erkek arkadaşımla Akyaka’ya gidiyoruz bir haftalığına. Çadırımızı, matlarımızı aldık. Bakalım nasıl bir deneyim olacak. Bitmeyen bütünlemeler, yaz okulu derken tüm yaz sınavlarla uğraşmış olan ben güzel bir tatili hak ettim bence. Doğayla iç içe huzurlu bir tatil bizi bekliyor şimdi. Tek korkum ise sinekler, böcekler vs. O konu için de ilaçlarımız hazır. :) Tatil dönüşü ise hayatımda yavaş yavaş başlayan yeni evrenin hazırlıklarına kendimi vereceğim. Şimdilik durumlar böyle. Döndüğümde kampa dair bol görselli bir yazı iliştiririm buraya. Sevgiler!

15 Ağustos 2014

Boş vakitlerimin yeni misafiri mandala!



Okulum, sınavlar derken yoğun bir dönemi geride bıraktım. Biraz rahatlatmanın vakti geldi artık benim için. Kalemlerle ilgili her şey de rahatlamak için bir bahane. Resim konusunda malesef pek yetenekli değilim yani çizim konusunda diyelim aslında. Ama boyama hepimizin kolayca yapabileceği bir şey ve oldukça da keyifli. Meditasyon gibi bir şey benim için. :) Bu sebeple internette görüp aklıma düşen mandala projesini hayata geçirdim. Gidip kırtasiyeden çıktı aldım ve boyamaya başladım. Yalnız şöyle bir uyarı yapıyım çıktıyı aldığınız kağıdın cinsi önemli mesela benimkiler keçeli kalemle boyandığında yırtılma tehlikesi yaşadı. Kuru kalemle boyuyorum o sebeple. Ama bir sonraki çıktıları kuşe kağıda ya da kraft kağıtlara alırsam belki daha rahat boyama yaparım. İleride beğendiklerimle odamın duvarlarını süslemeyi düşünüyorum. Siz de biraz kafa dağıtmak için benim gibi renklerin içinde kaybolabilirsiniz. Bu arada mandala da nedir ki diyenler için şöyle küçük bir açıklama ekleyeyim.
Sevgiler. :)

"Hindistan kökenli dinlerde metafizik veya sembolik bakımdan meta veya mikro kozmosu gösteren şekillere verilen ad.Genel olarak mandala,şekilleri belli bir düzene göre boyamaktır.
Genellikle daire veya kare şeklinde olan ve herşeyin mistik merkezini sembolize eden mandalalar meditasyon nesnesi olarak kullanılabilmektedir.
Hinduizm’de Siva ve Sakti’nin kozmik dansını, Budizm’de Buda Diyarını veya Buda’nın vizyonunu simgeleyen mandalalar bulunmaktadır.
Budizm’de Mandalalar onu temaşa eden için evrendeki kutsallığın içkinliğini ve aynı kutsallığın kendisindeki potansiyel durumunu hatırlatan önemli işaretlerdir. Budist bağlamda mandalanın amacı insanın acısına onu aydınlanmaya ulaştırarak son vermek ve hakikate ilişkin doğru görüşe ulaştırmaktır.
Wikimedia Commons’ta Mandala ile ilgili medyaları bulabilirsiniz.
Mandala Çeşitleri
1.Mistik Mandala
2.Geometrik Mandala"
(wikipedia’dan alıntıdır.)

10 Ağustos 2014

En sevdiğim şeylerden biri #3


Met helvası.
Eskişehir dönüşü aldığımız bir şey. Ufakken bizim bakkalda da tane tane satılıyordu pişmaniye adı altında kırmızı pakette hatırlayan vardır belki. Meğer pişmaniye değilde met helvasıymış o aslında bir nevi pişmaniye ama daha sert ve farklı kıvamlısı. :) Geçenlerde Eskişehir'e gittiğimizde nesi meşhurmuş dedik bu çıktı karşımıza. Biz de eksik kalmadık gidip aldık. Bayıldım, bayıldım. Normalde çok tatlı düşkünü değilimdir ama bu şey bir harika! Yolu o tarafa düşenlere ricamdır bana da bir paket alınız. İzmir'de de bulurum belki bir araştırayım. :) Özetle; bulunuz ve yiyiniz efem.

6 Ağustos 2014

Ne izledim? #1



Safety Not Guaranteed

2012'de Sundance film festivalinde en iyi senaryo ödülünü almış bağımsız bir yapım. Bağımsız filmlerin o kendine has havası hemen hissediliyor zaten. Film bir dergide çalışan 3 arkadaşın (bunlardan ikisi stajyer olmakta) bir gün gazeteye verilmiş bir ilanı görüp, bunu haber yapmaya karar vermeleri ile başlıyor. Bu sebeple ilanı veren kişinin (Kenneth) yaşadığı yere gidiyorlar. İlanda şöyle yazıyor: "Benimle zamanda geriye gidecek birisi aranıyor. Bu bir şaka değil. Ücretiniz geri döndükten sonra verilecek. Kendi silahlarınızı getirmeniz gerekmekte. Bunu daha önce sadece bir kez yaptım. Güvenliğinizi garanti edemem." Bu arada filmi kediler ve kitaplar'ın son yazdığı blog yazısında görüp çok merak edip hemen izledim, çok araştırma yapmadım izlemeden önce. Çünkü bir filmle ilgili ne kadar çok şey okursam izleme isteğimde o derece azalma oluyor. Karakterler hakkında da pek bir fikrim yoktu. O yüzden film başlar başlamaz New Girl'deki Nick beyimizi görünce biraz şaşırdım. :) Konusuna devam edecek olursak işte bu 3 kafadarın kendine has tavırlarıyla komik bir haber elde etmek için bu kasabada geçirdiği günlerle film ilerliyor. Dairus yani esas kızımız ise bu 3'lü arasında ilanı ciddiye alan tek kişidir. Başlarda iyi bir haber koparabilmek için Kenneth'e yaklaşırlarken filmin ilerleyen dakikalarında olaylar bambaşka yerlere sürüklenecektir. Benim umduğumdan da güzel bir filmdi. Ancak ara ara havada kalan noktalar da olmadı değil. Spoiler vermemek adına daha fazla detaya girmeyeceğim. Hem komik hem de arada duygusal diyaloglar barındıran şirin bir filmdi. Little Miss Sunshine'ın yapımcılarının elinden çıkan bir film olduğunu söylesem fikir verecektir sanırım. :) Kesinlikle tavsiye edilesi.

İmdb: 7.1
My points: 8.0 :)



Take Shelter

Türkçeye Sığınak ismiyle çevrilmiş bir psikolojik-gerilim filmi. Son zamanlarda merak saldığım distopik filmler kuşağı kapsamında izlediğim bir filmdi. :) Fragmanını izlemek gibi bir hata yaptım başlamadan. Pek sevmediğim bir şeydir. Çünkü beklentiyi arttırabiliyor. Bu filmde de öyle oldu sanırım. Daha büyük umutlarla başladığım filmi çok da sevemedim. Evet hikaye, oyunculuklar, müzik, atmosfer güzeldi. Gerilimli bir filmdi de ama bilmiyorum bir şeyler eksikti sanırım. Filmin ruhunu hissedemedim. Konusu kısaca şöyleydi; Curtis bir madende çalışan ekip şefidir, karısı ve sağır olan kızıyla ufak bir kasabada yaşamaktadır. En büyük korkusu ise fırtınadır. Bu fırtınanın dünyanın sonunu getireceğini düşünmektedir. Bu yüzden ailesini ne pahasına olursa olsun korumaya karar verir ve bir sığınak inşa eder. Curtis'in bu korkusuna ve tavırlarına çevresindekiler, ailesi anlam verememekte ve onun için endişelenmektedir. Bu noktada Curtis'i canlandıran Michael Shannon'un harika bir oyunculuk çıkardığını da eklemek isterim. Film boyunca Curtis'in artan korkusu, panik atakları, paranoyaları ile iyiden iyiye geriliyorsunuz. Ama sonu beni çok tatmin etmedi sanki arada bir şeyler eksik kaldı gibi neyse yine de filmin çok sevenleri olduğunu söyleyeyim de olumsuz önyargılarınızı yıkayım hemen :)

İmdb: 7.4
Benim Puanım: 6.7 :)




Children Of Men

Türkiye'de Son Umut ismiyle vizyona giren 2006 yapımı film bir kitaptan uyarlama. 2027 Londra'sında geçen hikayede son 18 yılda dünya üzerindeki tüm kadınlarda kısırlık baş göstermiştir. Artık çocuk sesleri yeryüzünden silinmiş, savaş ve kaos tüm dünyayı ele geçirmiştir. Her yerde kıtlık, sefalet, savaş kol gezerken tek ayakta kalan ülke İngiltere'dir. Ancak burada da göçmenlere karşı acımasız işkenceler yapılmakta çoğu vahşice katledilmekte ya da inanılmaz kötü koşullarda yaşamaya mahkum edilmektedir. Bu sahnelerin cidden sinir bozucu olduğunu söyleyebilirim. Dünyadaki en genç insan ise henüz 18 yaşlarındayken biri tarafından öldürülür. Film ilk olarak böyle başlıyor. Filmin ana karakterlerinden Theo ise kendi halinde çalışan hayattan keyif almayan bir tiptir. Bir gün İngiltere'deki mültecilerin hakları için çatışan bir terörist gruba katılan eski eşi Julian ile yolları kesişir. Ve hiç ummadığı bir planın içinden bulur kendini. Dünya üzerindeki insanların ütopik bir oluşum olarak gördüğü, gerçek olup olmadığının henüz bilinmediği İnsan Projesi denen bir oluşum vardır. İnsanlığın sonunu getirecek olan kısırlığa burada çözüm bulunabileceği düşünülmektedir. Theo'nun eski eşi Julian da bir mülteci kızı bu yere götürebilmesi için Theo'dan yardım ister. Bu mülteci neden bu kadar değerlidir peki? Çünkü 18 yıl aradan sonra ilk kez bir kadın hamiledir ve insanlığın son umudu da bu bebektir. İşte hikaye de bu gerilimli süreci adım adım işliyor ve güzel bir distopik bilim kurgu film izliyoruz. Ben çok beğendim. Kesinlikle tavsiye ederim efenim.

İmdb: 7.9
Benim Puanım: 8.5

Şimdilik bu kadar. İyi seyirler.

Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...