27 Ekim 2013

Okuma Listesi (Kasım-Aralık)

The Librarian by Mab Graves

Ekim ayının sonuna yaklaştığımız şu günlerde Kasım ve Aralık ayları için kendime bir okuma listesi hazırlamaya karar verdim. Kasım'da 2 haftalık sınav dönemi nedeniyle çok kitap okuyamayabilirim. Onu da göz önünde bulundurarak önümüzdeki süreçte neler okuyabilirim diye düşündüm ve şöyle bir şey çıktı ortaya.

1- Şibumi- Trevanian

2- Fotoğrafta Kompozisyon- Tom Grill, Mark Scanlon (Bitmek üzere)

3- Akdeniz- Panait Istrati

4- Şeker Portakalı- Jose Mauro De Vascondelos

5- Franny and Zooey- J. D. Salinger


Bunların dışında İngilizce kitaplar da okumayı düşünüyorum ama onlar henüz kesinleşmediği için ekleyemedim. Belli olunca onlarla ilgili de bir post yazarım belki.

Sizin önümüzdeki günlerde okumayı planladığınız kitaplar neler peki? :)


26 Ekim 2013

Belgrad- Ohrid- Üsküp (Balkanlar 1. Kısım)

Biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde Balkanlara ufak çaplı bir seyahat gerçekleştirmiştik. Gitmeden önce günlerce planlar, hesaplar yaptık ama tabi ki evdeki hesap çarşıya uymadı ve tahmin ettiğimizden farklı ve bence daha güzel bir gezi oldu. Ohrid ve Skopje yani Makedonya kısmı yolculuğumuzun ilk 3 gününü oluşturuyor. Ben de size kısaca neler yaptık, nerelere gittik bahsetmek istiyorum.
Öncelikle İstanbul'dan Belgrad'a uçtuk. Pegasus sağ olsun gitmeden bize adrenalin yaşatmaya başladı ve İzmir-İstanbul yolculuğu sırasında çantam kayboldu. Neyse ki Belgrad uçağına yetiştirmeyi başardılar. Nikola Tesla Havaalanına 1,5 saatte ulaştık. Oradan pasaport kontrolüne geçtik. Hiç soru sormadan onayladılar pasaportları yani sorunsuz bir geçişti. Havaalanından otobüsle (kişi başı 300 dinar) Tren Garı'na gittik. Orada çok vakit geçirmeden zamandan da tasarruf etmek için gece yolculuğu ile Üsküp'e geçmeye karar verdik. İngilizce konusunda sorun yaşamayacağımızı düşünüyordum ama biraz da olsa yaşadık. Çünkü hem bizim İngilizcemiz biraz yetersiz kaldı hem de orada yaşayanların İngilizcesi. Çok fazla İngilizce bilen insan yok açıkçası bilenler de aksanları nedeniyle biraz karmaşık konuşuyor anlaşmakta zaman zaman güçlük çektik. Yine de yataklı vagonlara bilet almayı başardık. Gidiş-dönüş 36 Euro gibi bir şeydi yanlış hatırlamıyorsam. 1 Euro 110 dinar bu arada. Paralarımızı gitmeden Euro'ya çevirmiştik. O yüzden daha rahat ettik. Birden fazla ülke gezeceğiniz zaman paraları azar azar bozdurmak akıllıca olur. Zaten Monopoly paraları gibi paraları var ve çok para bozdurup bir tomar parayla dolaşmak istemedik. :)
Belgrad- Üsküp arası yaklaşık 9,5 saat sürüyor. Giderken oda arkadaşımız yaşlı Sırp bir amcaydı. Çok şirindi ve epey eğlenceli sohbetler ettik. Yol boyunca alabildiğine yeşil manzaralara şahit olduk. Trende uyumak da çok zevkliymiş ayrıca. :) Sabahın köründe Üsküp'e vardık. Üsküp çok sıcak, şirin bir yer kesinlikle. Belgrad tren garında hissettiğim yabancılığı hissetmedim hiç. Bunun sebepleri arasında iner inmez karşılaştığımız Türkçe konuşan yardımsever amcaların etkisi de var tabi ki. :) Makedonya kesinlikle her Türk'ün sevip yabancılık çekmeyeceği bir yer. Üsküp'te dikkatimi çeken ilk şey kırmızı iki katlı şehir otobüsleri oldu. Londra'dan ilham almışlar diyelim. :) Şehrin meydanını gezmeye çok vakit bulamadık. Ama 2 saat içinde görebildiğimiz kadarıyla her yerde büyük ama cidden çok büyük devasa heykeller vardı. Evet anlamlı olanları da çoktu ama bazılarına "Ne alaka?" demekten kendimizi alamadık. :) Yine de meydandan yükselen klasik müzik, ışık oyunları ve heykellerin oluşturduğu ambiyans akşam saatlerinde görülmeye değer şeylerden biriydi. Meşhur Taş köprüden geçerek Türklerin yoğun olarak bulunduğu Çarşı'ya gidip Destan'da o güzel köftelerden yemeği de ihmal etmedik.
Ohrid  ise Üsküp'e 3,5 saat uzaklıkta çok sevimli bir şehir. Ohrid Gölü kesinlikle görülmeye değer. Ohrid'i Türkiye'de bir yere benzetecek olsam heralde bu Büyükada olurdu. Üsküp'te olduğu gibi burada da insanlar çok yardım sever ve sıcak kanlıydı. Bir gece konakladığımız hostelimize kişi başı yaklaşık 12 Euro ödedik. Ki daha ucuza yerler bulmanız da muhtemel. Ohrid, arnavut kaldırımları, kiliseleri, devasa gölü, sunduğu doğa manzaraları ve temiz havasıyla bizi mest etti diyebilirim. Kesinlikle çok huzurlu bir yer. Şehirden çok ufak bir kasaba edasında. Trafik yok, gürültü yok. Oraya kadar gitmişken kısa bir tekne gezintisi de yapmayı ihmal etmeyin. Çok eğlenceli oluyor ve yürüyerek ulaşmakta zorluk çekeceğiniz yerlere (yokuşlar sebebiyle) daha çabuk ulaşabilirsiniz.. Hem de Ohri'ye şöyle uzaktan bakıp güzel fotoğraflar çekmeniz olası. Ohrid'te bizim tek eksik gördüğümüz şey tatlı kültürü oldu. Pastaneler yerine orada Burekçiler var ve çok güzel hamur işi şeyler bulabilirsiniz. Gerçekten lezzetli ve çok ucuz. Ama tatlı yönünden çok eksikler. Lezzetli bir şey bulamadık malesef hiç. Bu arada ayrana da "yogurt" diyorlar. :) Bizim ayranlara da yoğurtlara da benzemiyor tatsız tuzsuz bir şey. Akşam yemeği için göle yakın kısımdansa Çınar'ın oradaki yerler tercih edilebilir. Fiyatlar gayet uygun ve porsiyonlar oldukça büyük. Ohrid'te gezilebilecek yerler birbirine çok yakın ve yürüme mesafesinde. O yüzden 2 tam gün rahat rahat gezmek için yeterli olucaktır.

Dışarıyı izleyerek burada uyumak çok zevkliydi.

Tam bir film karesi gibi değil mi?

Londra çakması otobüsler. :)

Kızımız da çok sevimli. :)
Sunny Lake marjinal hostelimiz!
Tekneden indikten sonra yukarıya kiliselere doğru yol aldık. Bu da ardımızda bıraktığımız manzara.
                                     

Kaneo'daki St. John Kilisesi


Saint Panteleimon




Ohrid'teki yokuşlar da olmasa her şey bir harika. 

Antik tiyatro.


Bu da Samuel's Fortress girişi.

Ohrid'in yeni yerleşim yerleri bu tarafta kalıyor ama biz gezip görmeyi tercih etmedik.


Güzel Ohrid'e tepeden bir bakış.


Devasa Ohrid Gölü.

Üsküp'te heykelden geçilmiyor demiş miydim?

Bu da onlardan biri.

Bu kapıların bir anlamı olmalı? :) Ama görkemli kabul ediyorum.

Anlaşıldığı üzere bu sokak büyük mağazaların bulunduğu, trafiğin olmadığı bir alışveriş sokağı.


Bu heykelin orjinalliğini kabul ediyorum. :)




3 günün ardından yeni yerler keşfetmek için yine yollara düştük. :) 

23 Ekim 2013

Ne İzlesek? #1


Bir süredir film izleyemiyorum. O kadar sürükleyici diziler izlemekteydim ki cidden film izlemeye zaman kalmıyordu. İzlediğim dizilerden farklı olarak biraz da o tarz şeyleri çok fazla izlemiş olmanın bıkkınlığı ile eğlenceli, yer yer hüzünlü ama genel olarak hoş vakit geçirtecek türde filmlerden oluşan bir liste hazırladım.

Benim önümüzdeki süreçte izlemeyi planladığım filmler sırasıyla şöyle;

1- When Harry Met Sally

2- Mister Foe

3- Beginners

4- You've Got a Mail

5- The Perks of  Being a Wallflower

6- Cashback

7- Moonrise Kingdom

En kısa sürede izlemeye başlayacağım listedeki filmleri, izledikçe de buraya yazarım. Hem ne izlesek diye düşünenlere de belki fikir verir. 
"Feel good movie" leri oldukça seviyorum, önerilerinizi yazabilirsiniz ara ara. :)





22 Ekim 2013

Kırtasiye Alışverişi




Okul, yolculuklar, bayram derken pek fırsat bulamadım yazmaya ve uzun aradan sonra dönüşüm bir kırtasiye yazısıyla olsun dedim. Son zamanlarda satın aldığım 3-5 şeyden bahsetmek istiyorum.
En soldaki pembe kalemi geçenlerde Alsancak'ta bir kitapçıdan satın aldım. Çok tatlı bir pembe renge sahip Staedtler marka kalem. Diğer keçeli kalemlerden farklı olarak kuru ve iz bırakmayan cinsten bir yapısı var. Pastel boyaları anımsatıyor biraz. Ders notlarımda önemli yerleri çizmek için kullanıyorum şimdilik.
Soldan 2. şey bir silgi. :) Çoğu kişi gerçekten yer fıstığı zannediyor. O yüzden komik diyaloglar yaşanmıyor değil. Novi Sad'ta bir kırtasiyede gördüm bu silgileri. 3'lü paket halinde satılıyor. Fiyatını malesef hatırlamıyorum. Gayet iyi siliyor ve kullanışlı.
Soldan 3. şey bir kitap ayracı. Bugün D&R'dan satın aldım. Üzerinde şöyle yazıyor; "Şu bir günlük dünyada kitap mı okunur yaa?" :)
Soldan 4. şey ise bir kurşun kalem. Görüldüğü üzre. :) Faber Castell'in yeni serisinden. Değişik temalarda kalemleri vardı. Ama ben en çok uğur böcüklüyü sevdim.
Ortada gözünüze çarpan sarı şey de yeni yapıştırıcım. Uhu'nun o tipik kendine has kokusunu ne kadar çok sevsem de sticlerin kullanımı daha rahat bence. Peki ben neden bugün bunu satın aldım derseniz, çünkü hala gezi defterimle ilgilenemedim ve düzenlenmesi gereken şeyler mevcut. Belki de yapım aşamasını bloğumda paylaşabilirim. Bakalım. :)
Son olarak gördüğünüz şey ise yeni kalem kutum. O da Novi Sad hatırası. İçinde bir kalemtraş ve cetvelle satılıyordu. Değişik desenleri vardı ama ben en çok bu geometrik desenliyi sevdim.

Şimdilik bu kadar. Yeni alışverişlerde görüşmek üzere! :)



Firefly Lane övmek için geri dönmüş olabilir miyim?

Açtım beyaz bir sayfa başladım yazmaya. Seni çok özledim canım blog. Bu yazı nasıl başlar neye evrilir bilmiyorum. Tam şu anda geçen hafta b...